16 Kasım 2014 Pazar

Oktay Vural'ın eşi Tuba Vural toprağa verildi

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural’ın kanser tedavisi gören eşi Tuba Vural, 52 yaşında vefat etti. Prof. Dr. Tuba Vural'ın cenazesi Kocatepe’de Gölbaşı Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenaze töreninde eşini son yolculuğuna uğurlayan Oktay Vural gözyaşlarını tutamadı.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'ın eşi Tuba Vural, Kocatepe Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı.
      
Tuba Vural'ın Kocatepe Camisi'nde ikindi namazına müteakip kılınan cenaze namazına, Oktay Vural, çocukları Yavuz ve Oğuz Vural ile yakınlarının yanı sıra TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anadolu Partisi Genel Başkanı Emine Ülker Tarhan, Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, CHP Grup Başkanvekilleri Akif Hamza Çebi ve Engin Altay, BBP Genel Sekreteri Üzeyir Tunç, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile milletvekilleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
      
Oktay Vural'ın taziyeleri kabul ettiği cenaze namazı sonrasında, Arınç ve Bahçeli'nin de bulunduğu kalabalık Tuba Vural'ın cenazesini omuzladı. Tuba Vural, toprağa verilmek üzere Gölbaşı Mezarlığına götürüldü.

Coca Cola ile Zero arasındaki fark!

https://www.youtube.com/watch?v=OBzvN9FLx4Q
Coca Cola ile Zero kaynatılması

29 Ekim 2014 Çarşamba

KAMUOYU

KAMUOYU

Kamuoyu kavramı, siyaset biliminin temel konularından biri olduğu gibi siyasal iletişimle de yakından ilgilidir. Çünkü kamuoyu tutum ve davranışları siyasanın oluşumunda çok önemli rol oynamaktadır. Kamuoyu kavramıyla pekçok bilim dalı yakından ilgilenmektedir. Dolayısıyla kamuoyu kavramına yaklaşımları da bu çerçevede farklılık arzetmektedir. Sosyal psikologlar kamu kanaatlerine‘kişisel’, sosyologlar ‘grup olayı’ olarak yaklaşırken, siyaset bilimciler kamu kanaatlerini ‘bir kitle olayı’olarak algılamaktadırlar.
Kamuoyu kavramının, üzerinde ittifak edilen bir tanımı olmasa da genel kabul gören pekçok tanımı mevcuttur. Örneğin, kamuoyu; “aynı toplumsal gruplara üye olanların belirli bir olay karşısında gösterdikleri ortak tutumlar” olarak tanımlanmaktadır. (1)
Childs, kamuoyunu “kanaatlerin toplamı” olarak tanımlarken, grup içi ve gruplararası etkileşim ve iletişimin de mutlaka gözönünde bulundurulması gerektiğini belirtmektedir. (2)
Kapani de kamuouyunu, “belli bir zamanda, belli bir tartışmalı sorun karşısında, bu sorunla ilgilenen kişiler grubuna veya gruplarına hakim olan kanaat” olarak ifade etmektedir. Kapani, “hakim kanaat” tanımlamasının iki unsuru olduğuna dikkat çekmektedir: Biri sayısal çoğunluk, diğeri de yoğunluk ve etkinlik... Kapani, sayısal çoğunluğun her zaman hakim kanaat için yeterli olmadığını belirtip, “azınlığın kararlı bir şekilde benimsediği bir görüş, çoğunluğun gevşek olarak benimsediği bir görüşü geride bırakabilir” diyerek, asıl olanın “yoğunluk ve etkinlik” olduğunu vurgulamaktadır. (3)
Kamuoyunu, “halkın herhangi bir konuda çoğunlukla birleşen düşüncesi” olarak ifade eden Hançerlioğlu, “kamuoyu, toplumsal yaşamın olay ve olguları konusunda toplumsal kümelerin ya da toplumun ortaklaşa yargısını yansıtan düşünce ve kavramların toplamıdır” demektedir. (4)
Kamuoyunu “fikirlerin ve kanaatlerin kamu içerisinde ifade edilmesi” olarak ifade eden Bauer, kamuoyunun“statik” ve “dinamik” olmak üzere iki ayrı yönünün olduğunu belirtmektedir. Kamuoyunun statik yanını “adetler, gelenekler ve teamüller” oluştururken, dinamik yanını ise “ikna ve propaganda” oluşturmaktadır. (5)
Kamuoyu kavramı, yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı gibi “halkın fikir ve kanaatleri” olarak açıklanmaktadır.Kamu, burada “halk” yerine kullanılmakta, “oy” kelimesi de “kanaat, inanç ve yaklaşım” anlamlarına gelmektedir. Peki bütün bir kamunun aynı kanaatte birleşmesi mümkün müdür? Bu noktada tek bir kamuoyunun varlığından sözetmek mümkün değildir. Kamuoyu, ya çoğunluğun tercihidir ya da birden fazla birbirinden farklılıklar gösteren kamuoyları vardır. (6)
Abadan da tek bir kamuoyunun olmadığına dikkat çekerek, değişik sorunlar karşısında oluşan kamuoyunun da çeşitlilik gösterebileceğini belirtmektedir. (7)
Bektaş, kamuoyu kavramına siyaset bilimcilerin hangi bakışaçılarıyla yaklaştığını şöyle değerlendirmektedir: (8)
“Siyaset bilimciler kamuoyunu tanımlamaya çalışırlarken kanaatlerin toplanmasını veya açığa çıkması olayını, seçimler, seçim sonuçları ya da kamu siyasasının çoğunluğun isteği doğrultusunda belirlenmesi ile açıklamaktadırlar. Diğer sosyal bilimcilerin odak noktası ise, kanaatlerin biçimlendirilmesi, nitelikleri, yoğunluğu ve etkisidir. Dolayısıyla sosyal psikoloji uzmanlarına göre kanaatler, kişilerin dış çevrelerinden aldıkları etkilere gösterdikleri psişik tepkilerden ibarettir. Sosyologlar, kamuoyunun oluşumunda kamuoyu önderlerinin büyük bir önem taşıdığı konusunda birleşmektedirler. Sosyologlar, kanaatlerin kişiler ve gruplar arasındaki toplumsal ilişkiler ve etkileşimler sonucu ortaya çıktığı görüşünü savunmaktadırlar. Toplumsal iletişim (yüzyüze temas) sonucu ortaya çıkan kanaatler ise kamuoyunu oluşturmaktadır”
Kamuoyunun bizim konumuzu ilgilendiren kısmı, siyasal bir anlam taşımasıdır. Kamuoyu, seçimlere katılarak “karar alma süreçlerinin” içinde yer almaktadır. Kamuoyu, siyasal katılmayla kendisini yönetenleri denetleme işlevine sahip olmaktadır. Yine aynı kamuoyu, seçimlerde memnun olmadığı siyasal iktidarın görevine son vermekte, yerine yeni bir siyasal iktidarı işbaşına geçirmektedir.Bütün bunlar da demokratik bir sistem içinde yürütülmektedir.
Kamuoyunun bu siyasal süreç içindeki fonksiyonunu ele alan siyaset bilimciler, kamuoyu için “hükümet dışı özel çevrelerden hükümete doğru yönelen ve hükümetçe göz önünde bulundurulması doğru olan kanaatler” ifadesini kullanmaktadırlar. (9)
Bir kısım siyaset bilimcilerin kamoyunu “seçmenlerin oyu” şeklinde tanımladığı da görülmektedir. Bu yaklaşıma göre seçmenler, siyaseti ve hükümet faaliyetlerini yönlendirmektedirler. Siyasal iktidarın, seçmenlerin oluşturduğu kamuoyunu dikkate almadan bir icraat yapması oldukça zordur. Çoğunlukla da siyasal iktidardan seçmenin hoşuna gidecek, onların çıkarına olan icraatları yapması beklenmektedir.
Kamuoyu Ve Seçmen Davranışı
Kamuoyu davranışıyla seçmen davranışı birbirinin benzeri midir, yoksa farklılıklar taşırlar mı? Yani kamuoyu yoklamalarıyla elde edilen bilgilerin benzerinin sandıktan da çıkması beklenebilir mi?
Hülya Tufan, kamuoyu davranışıyla, seçmen davranışının birbirinden farklı olduğunu ifade ederek, bu görüşünü şöyle temellendirmektedir: (10)
“Kamuoyu yoklaması çerçevesinde görüş beyan etme durumunda olan kişi, elbette kendi görüşünün bilinmesine, kamuya duyurulmasına önem veriyorsa, büyük bir sorumlulukla onu en iyi biçimde aktarmaya çalışacaktır. Ancak bunun sonuçta somut ve doğrudan bir yaptırımının da olmadığı kesindir. Herhangi bir ‘yeterince düşünülmemiş’ fikir ya da hatta yanlış beyan, geri dönülmez sonuçlar oluşturmayacaktır. Dahası, sorulan soruya ilişkin oluşmuş bir kanaati olmayan kişi, hele de içinde bulunduğumuz ‘imaj’ çağında, geçerli olduğunu düşündüğü normlar doğrultusunda herhangi bir ‘toplumsal olarak meşru’ görüş beyan edebilecektir. Ama gerçek oy kullanma söz konusu olduğunda, durum farklıdır. Toplumun bireyleri o toplumun işlerliğini doğrudan etkileyecek kararları alacak kişi ve merciileri seçimlerle belirlemektedir. Bu davranışlarıyla, yalnızca kendilerinin değil, tüm toplumun yaşamını etkileyebileceklerini bilme durumundadırlar.”
Kamuoyu yoklamalarında bireylerin verdiği yanıtlarla, seçim sonuçlarının çoğu kere çakışmadığını, hatta aralarında önemli farklılıkların olduğunu, ülkemizde yapılan seçimlerden sonra ortaya çıkan tablolardan da gözlemlemek mümkündür.
Kamuoyu yoklamalarında birinci parti olarak gösterilen siyasi partilerin, seçim sonrasında üçüncü, hatta dördüncü parti bile çıktığı olmuştur. (Örneğin 1999 genel seçimlerinde ANAP, pekçok kamuoyu yoklamasında en çok oyu alabilecek partilerden biri olarak gösteriliyor, MHP’ye ise çok az şans tanınıyordu. Ancak seçimlerden MHP oy patlaması yaparak ikinci parti olarak çıkarken, ANAP kamouyu yoklamalarında gösterilen oy oranlarının çok altında oy alarak ancak üçüncü parti olabilmişti.)
Seçmen davranışını, kamuoyu yoklamalarının sonuçlarıyla ölçmek yanıltıcı olabilmektedir. Kamuoyu yoklamaları elbette seçmen davranışı hakkında bir fikir vermektedir ama asla sonucu tayin edeci bir niteliği yoktur. Hatta çoğu kere oldukça yanıltıcı olabilmektedir. Tabii bunda kamuoyu yoklamalarının yapılış şekli, kimin yaptığı, hangi amaca hizmet ettiği de önemli rol oynamaktadır.Bir partinin güdümünde olan araştırma şirketlerinin yaptıkları kamuoyu yoklamaları genellikle kararsız seçmenleri yönlendirme amacı taşımaktadır. Bağımsız araştırma şirketlerinin az sayıda kişiyle yaptıkları yoklamalar da genel bir fikir vermekten uzak kalabilmektedir.
Kamuoyunu Oluşturan Unsurlar
Kişinin siyasal değer, inanç ve tutumları zaman içinde oluşmakta, kendisi de bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır. Kişi bir anlamda, içinde yaşadığı siyasal kültürün içerdiği değer yargıları, anlayışlar, davranış kuralları çerçevesinde ‘siyasal bir insan’ olarak şekillenmektedir. Birey, doğuştan sahip olmadığı siyasal değer yargılarını, inançlarını ve tutumlarını bir öğrenme süreci içinde zamanla gerçekleştirmektedir. Kişinin toplumun bir üyesi haline gelmesine “toplumsallaşma”, bu öğrenme sürecine ise “siyasal toplumsallaşma” denmektedir. Siyasal toplumsallaşma, siyasal kültürün aktarılması ya da siyasal yaşamın yeniden üretilmesi süreci olarak ifade edilmektedir.
Siyasal toplumsallaşmayla kişi, siyasal sistem hakkında geçerli değerler ve görüşler edinmektedir. Bunu da çevresiyle kurduğu toplumsal ve siyasal ilişkiler sayesinde elde etmektedir. İşte kamuoyunun oluşumu da bu süreç içinde siyasal toplumsallaşmayla gerçekleşmektedir. Siyasal toplumsallaşma, kamuoyu oluşumunda önemli roller oynayan siyasal değerlerin ve kanıların biçimlenmesinde de büyük önem taşımaktadır. (11)
Kamuoyunu oluşturan unsurlara bakıldığında; kişisel tutumların, çevresel etkenlerin, ideolojinin, nüfusun, kültürün, yasal ve siyasal kurumların, dinin, toplumsal grupların ve kitle iletişim araçlarının etkin roller taşıdığı görülmektedir.
Kamuoyunun oluşumunu açıklayan çok çeşitli yaklaşımlar mevcuttur. Konunun daha iyi anlaşılması açısından bu yaklaşımlardan birini vurgulamak yararlı olacaktır.Buna göre kamuoyunun oluşumunda birinci aşama; “kitle davranışı” dönemidir. Kanaatler bu dönemde birincil gruplar içinde oluşmaktadır. İkinci aşama, “kamusal tartışmalar ve çelişkiler” dönemidir. Bu dönemde biçimlenen kanaatler ikincil gruplara aktarılmaktadır. Son aşama ise, “kurumsallaşmış karar verme” aşamasıdır. Bu aşama sonucunda da olumlu ya da olumsuz bir eylem ortaya konulmaktadır. (12)
Bu üç aşama, kamuoyunun oluşumunu sağlarken şu şekilde bir yol izlemektedir: (13)
* Bireyler tek tek sorunlarla ilgilenirler ve çeşitli kaynaklardan topladıkları bilgileri özümserler.
* Bir örgütlü grup, soruna bir çözüm önerir ve bu çözüm çerçevesinde bir kamu oluşur.
* Daha sonra ise örgütlenmiş bir karşıt görüş oluşur.
* Karşıt görüşler örgütlenmelerini tamamladıktan sonra tarafsızları kendi yanlarına çekmeye çalışırlar.
* Bu yolda yapılan tartışma ve çelişkiler kamuoyunu oluşturur.
* Kamuoyu oluşunca, devlet kurumları eyleme geçme durumunda kalırlar.
* Sorumlular, yetkililer eyleme geçerler ve kamuoyunun eğlimi doğrultusunda sorunu çözebilecek kararları alırlar.
Kamuoyunu oluşturan unsurlar iyi bilindiği takdirde, siyasal iletişimde çok önemli bir yere sahip olan kamuoyunun etkilenmesi konusunda da başarılı sonuçlar elde etmek mümkün olacaktır.
Kamuoyu Ve Kitle İletişim Araçları
Kamuoyunun oluşumunda birey ve grupların yanısıra, kitle iletişim araçları da büyük rol oynamaktadır. Bireyler, kitle iletişim araçları vasıtasıyla siyasal olaylar hakkında bilgi sahibi olabilmektedirler. Kitle iletişim araçları siyasal olarak da büyük önem taşımakta; halk, politikacıları ve onların icraatlarını kitle iletişim araçları aracılığıyla izleyerek siyasal kararlarını olgunlaştırmaktadır.
Kamuoyunun iletişim ve toplumsal etkileşim süreci içinde oluştuğu dikkate alınırsa, kitle iletişim araçları vasıtasıyla görülen, işitilen, okunan mesajların, kanaatlerin oluşumunda etkin bir rol oynadığı görülecektir. Kitle iletişim araçlarından siyasal içerikli mesajları alan birey, mesajın içeriğine göre ya sahip olduğu kanaati pekiştirmekte ya da eğer kararsız bir durumda ise karar vermesi kolaylaşmaktadır. Çünkü kitle iletişim araçlarıyla tüm siyasal partilerin mesajları kitlelere ulaşmakta, tercih yapma imkanı böylelikle daha da kolay olmaktadır.
Kitle iletişim araçları bir yandan özellikle siyasal mesajların özgür ve doğru olarak kitleye iletilmesi görevini üstlenirken, diğer yandan da kitlenin, siyasal seçkinlere duyduğu ilgiyi artırmak, kamuoyunun fikir, kanaat ve faaliyetlerini açıklamak, dolayısıyla toplumu oluşturan bireylerin etkilenmelerini sağlamak işlevi görmektedirler. Modern sanayi toplumlarında kitle iletişim araçları halka yönetim ve siyaset hakkında bilgi aktarmak, yönetimin dördüncü kuvveti olmak, kriz anında kitleleri hızla uyarmak, bireylerin rahatlamasına ve onların boş zamanlarını değerlendirmelerine yardımcı olmak gibi çok sayıda işlevi de yerine getirmektedirler. (14)
Kitle iletişim araçlarının “gündem oluşturma” gücü de kamuoyunun oluşumunda etkilidir. Kitle iletişim araçları “istedikleri” haberleri önemseyip büyütmekte, yine “kendi istedikleri” haberleri de küçülterek “önemsizleştirmektedirler.” Kitle iletişim araçlarının bu politikası, kamuoyunun yönlendirilmesinde, etkilenmesinde sıkça kullanılan bir yöntemdir.
Ülkemizde de bunun örnekleri siyasi tarihimizde sıkça görülmüştür. Ülkemizin ilk kadın Başbakanı olan Tansu Çiller, kitle iletişim araçlarının “gündem oluşturma” yöntemiyle kamuoyuna sunulmuş ve günlerce sayfalar dolusu haber, yazı ve yorumlarla desteklenerek siyasette kendisine bir yer bulabilmesi sağlanmıştır. Yine aynı kitle iletişim araçları, ilişkileri bozulunca, daha önce övdükleri Çiller’i çok sert bir biçimde eleştirmiş, kamuoyunu da bu yönde yönlendirerek seçimlerden beklenilenin altında bir oy almasına neden olmuştur. Siyasal gündem oluşturan kitle iletişim araçları, yaptıkları yayınlarla kamuoyunun büyük bir kısmını kendi görüşleri doğrultusunda yönlendirebilmektedirler.
Kitle iletişim araçlarının bu yönlendirme fonksiyonlarına “başarısız bir örnek” ise, ünlü işadamı Cem Boyner’in kurduğu Yeni Demokrasi Hareketi ‘dir. Bu siyasi parti, kitle iletişim araçlarında aylarca kendisine çok geniş yer bulmuştur. Medyanın yoğun desteğini alan YDH’nın seçimlerde önemli bir başarı elde edeceği sanılıyordu.Ama sonuç tam bir fiyasko oldu. Yüzde 1 bile oy alamayan YDH, sonunda siyaset sahnesinden de silinmek zorunda kaldı. Görüldüğü gibi kitle iletişim araçlarının yönlendirmeleri bazen de ters etki yapabilmektedir.
Elisabeth Neumann, kamuoyu ile kitle iletişim araçları arasındaki ilişkiyi incelerken, “suskunluk sarmalı” prensibinden sözetmektedir. Suskunluk sarmalı; “anonim bir toplumda bağlılığın, değerler ve hedefler üzerindeki yeterli bir anlaşma düzeyi aracılığıyla sürekli olarak sağlanmak zorunda olduğu varsayımı” üzerine kuruludur.
Bu “anlaşmayı”, kamuoyu olarak ifade eden Neumann, suskunluk sarmalı’nın kapsamını ve işleyişini şöyle ifade etmektedir: (15)
“Bu tür bir anlaşma sadece siyasal konularda değil, gelenekler ve moda gibi dış etkenler açısından da aranmaktadır. Suskunluk sarmalı kuramı, yalnızca üyelerinin birbirlerini tanıdıkları grupların değil, toplumun da uzlaşmanın dışında kalan bireyleri tehdit ettiği varsayımına dayanmaktadır. Toplum bunları dışlama ve ihraç ile tehdit etmekte, bireyler de belki genetik olarak belirlenen bilinçaltı bir dışlanma korkusu taşımaktadır. Bu dışlanma korkusu, insanların çevrelerinde hangi fikirlerin ve davranış biçimlerinin benimsendiğini ya da reddedildiğini ve hangi fikirlerin ve davranış biçimlerinin taraftarlarının arttığını ya da azaldığını düzenli olarak kontrol etmelerine yol açmaktadır. Suskunluk sarmalı kuramı bu tür değerlendirmeleri yapmakta kullanılan istatistik benzeri bir duyunun varlığını da kabul etmektedir. Bu değerlendirmelerin sonuçları, insanların kamu önünde konuşma ve davranışta bulunma isteklerini etkilemektedir. Eğer insanlar kendi fikirlerinin kamuoyundaki uzlaşma içinde yer aldığına inanırsa, özel ve kamusal tartışmalarda yüksek sesle konuşma cesaretine sahip olurlar. Ama insanlar azınlıkta olduklarını hissederlerse, suskun ve temkinli davranırlar.Böylece kamu önünde kendi taraflarının zayıflığı hakkındaki izlenim daha da pekişir. Bu durum, geçmişten gelen değerlere sıkı sıkıya sarılan kararlı bir azınlık dışında, zayıf tarafın fikirleri tümüyle ortadan kaybolana kadar ya da bir tabu haline gelene kadar sürer...”
Suskunluk sarmalı kuramı, “bireylerin sürekli olarak dışlanma korkusu duyduğu ve bu korku nedeniyle heran fikirlerini yeniden değerlendirmeye tabii tuttuğunu” varsaymaktadır. Bu değerlendirmeler sonucu da kişi ya fikirlerini kamuoyu önünde açıkca ifade etmektedir ya da gizlemektedir. Eğer bireyin fikri, kamuoyunda genel kabul görüyorsa, o zaman birey fikrini açıklamakta bir sakınca görmemektedir. Ancak kamuoyunun genel görüşünden farklı düşünüyorsa işte o zaman fikrini gizlemeyi tercih etmektedir.
Bireyler de kendi fikirlerini oluştururken ençok da kitle iletişim araçlarından sağlanan bilgi ve haberleri kullanmaktadır. Bir yerde bireyler, kitle iletişim araçlarının topluma sundukları bilgileri değerlendirmekte, bu bilgilerin kamuoyunda nasıl algılandığına, kamuoyunun hangi yönde oluştuğuna dikkat ederek, buna göre bir pozisyon almaktadırlar. Eğer kitle iletişim araçlarının oluşturduğu kamuoyuna aykırı bir düşünceleri varsa da dışlanma korkusuyla bu düşüncelerini açıklamaktan çekinmekte, hatta çoğu zaman hiç açıklamamayı tercih etmektedirler. Çünkü toplum, genel kabul gören düşüncelerin dışında farklı bir düşünceyi kabul etmekte zorlanmakta, hatta dışlamaktadır. Oysa demokratik toplumun temel unsurlarından biri de farklılıklara saygı gösterilmesi ve çok sesliliktir. Başkalarının fikirlerine tahammül göstermek, demokratlığın gereğidir. Demokrasi kültürünün yerleştiği ülkelerde bu karşılıklı saygı ve tahammül gösterilse de azgelişmiş ve demokrasisi gelişememiş toplumlarda suskunluk sarmalı kuramı işlemektedir.
Kitle iletişim araçlarının oluşturduğu ve hatta yönlendirdiği kamuoyu, toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından kabul görmekte, sorgulanmadan, tartışılmadan olduğu gibi algılanmaktadır.
Bu yönlendirilmiş kamuoyunun bakışaçısından farklı düşünen, en azından genel kabul görmüş fikirlere katılmayanlar ise, toplumun geneli tarafından “uyumsuz” olarak nitelenerek dışlanmaktadır.
Notlar
1. Leonard Doob, , Public Opinion And Propaganda, New York: Archon Books, 1966, s. 35
2. Harwood Childs, An Introduction To Puclic Opinion, New York: Wiley And Sons, 1940, s. 44
3. Münci Kapani, Politika Bilimine Giriş,Bilgi Yayınevi, Ankara, 1992, s. 147
4. Orhan Hançerlioğlu, Toplumbilim Sözlüğü,Remzi Kitabevi, İstanbul, 1996, s. 225
5. Wilhelm Bauer, “Public Opinion”The İnternational Encyclopaedia Of Social Sciences, New York: MacMillan, 1948, Vol. 12, s. 669
6. Hülya Tufan,“Kamuoyu Araştırmalarının Dayanılmaz Hafifliği”, Bkz. Hülya Tufan (Der.) Kamuoyu Kimin Oyu, Kesit Yayıncılık,İstanbul, 1995, s.21
7. Nermin Abadan, Bürokrasi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Ankara, 1959, s. 181
8. Arsev Bektaş, Kamuoyu, İletişim Ve Demokrasi,Bağlam Yayınları, İstanbul, 1996, s. 56
9. V. Key, Public Opinion And American Democracy, New York: Alfred A. Knopf, 1963, s. 144
10. Tufan,a.g.e, s. 24
11. Bektaş, a.g.e, s. 69
12. A.g.e, s. 96
13. A.g.e, s. 97
14. S.BallRokeach, M. DeFleur, “A Dependency Model Of Mass Media Effects”,Communication Research 3, 1976, s. 3, Bkz.Bektaş, a.g.e, s. 118

15. Elisabeth Noelle Neumann, “The Contribution Of Spiral Of Silence Theory To An Understending Of Mass Media”, New York: Paragon House, 1992, s. 75, Bkz. Süleyman İrvan(Der.) Medya Kültür,Siyaset, Ark Yayınları, Ankara, 1997, s. 226

28 Ekim 2014 Salı

Sosyal Ağların Eğitim Amaçlı Kullanımı

Sosyal Ağların Eğitim Amaçlı Kullanımı

Yasemin Gülbahar Filiz Kalelioğlu Orçun Madran

Başkent Üniversitesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü

Özet: Günümüzde, birçok sosyal ağ sitesi ortaya çıkmış ve insanların iletişimini, etkileşimini, işbirliğini, çalışmasını ve hatta öğrenme sürecini bile yeniden şekillendirmiştir.  Kullanıcı dostu arayüzler ve gizlilik özellikleri, bilgisayar okuryazarı olan ya da olmayan pek çok kullanıcının ilgisini çekmektedir. Günümüzde milyonlarca kullanıcı gerçek kimlikleri ile sosyal ağlar üzerinde çevrimiçi olarak yer almaktadır. Bu denli yaygınlaşan sosyal ağlar, eğitim süreçlerinde de çok farklı amaçlarla etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Bu çalışmada Facebook, Twitter ve Flickr gibi sosyal ağların eğitim süreçlerinde farklı şekillerde kullanımlarına ilişkin yapılan araştırmalar ve öneriler ele alınmıştır.



1. Giriş

Günümüzde, birçok sosyal ağ sitesi ortaya çıkmış ve insanların iletişimini, etkileşimini, işbirliğini, çalışmasını ve hatta öğrenme sürecini bile yeniden şekillendirmiştir. Bu konuda, günümüz topluluklarında sosyal ağ ve yazılımların, insanların iletişim kurma biçimini ve bilgi paylaşımını da değiştirdiğini ifade etmiştir. Bu konu ile ilgili bir örnek vermek gerekirse, kullanıcıların sosyal ağlarda harcadıkları zaman, sosyal ağların ortaya çıktığından bugüne iki veya üç kat daha fazla artmış bulunmaktadır. Tüm yaş grubundan birçok insan sosyal ağlara farklı amaçlar doğrultusunda katılmakta ve çevrimiçi sosyal ağlara katılan kullanıcı sayıları her geçen gün artmaktadır. Sosyal ağların bu inanılmaz gelişimi, özel yaşantının farklı bireylerle paylaşılması açısından oldukça dikkat çekicidir. Ayrıca, sosyal ağ siteleri, günlük olay ve haberlerin paylaşımı için de önemli araçlar olarak bilinmektedir.

Çevrimiçi sosyal ağ, “sosyal teknolojiler sayesinde bir grup insan tarafından kullanılan etkinlikler bütünü” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu konuda,“sosyal yazılım teknoloji veya bilgisayar sistemleri ile ilgili değildir. Öğrencilerin veya öğretmenlerin öğrendiklerini ve öğretim deneyimlerini yansıtmalarına olanak sağlayan bir amaçtır” şeklinde düşüncelerini aktarmıştır.  Ayrıca, sosyal ağ siteleri sınırları belli bir sistem içerisinde kullanıcı bilgilerinin diğer kullanıcılara açık veya kısmen açık olduğu, sistem içerisinde bağlantılı bulunan kullanıcıların listelendiği ve bunlar arasında paylaşımın olduğu web tabanlı hizmetler olarak tanımlanmaktadır.





Sosyal yazılımlarda anahtar kelime “sosyal içerik”tir. Sosyal içerik olarak resimler, ses dosyaları, web adresleri, video klipler, sunular, etkinlik duyuruları veya diğer medya türleri örnek verilebilir.  Bu gibi sosyal nesneler, sosyal ağların sunduğu olanaklar doğrultusunda kullanılabilir, paylaşılabilir veya buralarda üretilebilir. Yeni teknolojilerin gelişimi ile birlikte, paylaşım için yeni uygulamalar (ör. Flickr, YouTube ve Slideshare), içerik üretimi, iletişim ve işbirliği için yeni hizmetler (ör. blog, wiki ve twitter),  ve insanları birbirine bağlayan, farklı araştırma topluluklarını destekleyen uygulamalar (ör. Facebook, Elgg ve Ning) ortaya çıkmıştır.


Sosyal ağ ortamları kişisel ifadeler, ilgi duyulan toplulukları oluşturma, işbirliği ve paylaşım için yeni olanaklar sağlamaktadır. Blackey ve Chew sosyal ağların öğrenme ve öğretim deneyimlerini zenginleştirmek için yüksek öğretimdeki öğrenciler, akademisyenler ve kurumlar açısından faydalarından bahsetmiştir. Araştırmacılara göre, sosyal ağlar iletişim becerilerini geliştirir, katılımı ve sosyal bağlılığı genişletir, akran desteğini güçlendirir ve işbirliğine dayalı öğrenmenin gerçekleşmesini sağlar. Ayrıca sosyal ağ siteleri, üniversitelerin fazla desteği olmadan kolay ve ucuz bir şekilde kullanılabilmekte, öğrenciler için eğitim süreçlerine kolaylıkla entegre edilebilmekte ve bu türdeki kullanımlar hızla yaygınlaşmaktadır. Böylece öğrenciler üniversiteden mezun olduklarında kendi öğrenme süreçlerine web üzerinden tekrar ulaşma ve çalışmalarını inceleme gibi olanaklara sahip olabilmekte ve kendi öğrenme geçmişlerine ulaşabilmektedir.

Sosyal ağlar akademisyenler için de birçok yarar sağlamaktadır. Sosyal ağ siteleri, esnek ve kullanıcı dostu olması sebebi ile diğer öğretim yönetim sistemlerine göre daha kolay kullanılabilmektedir. Birçok öğrencinin ve araştırmacının çok daha basit adımları takip ederek bir topluluğu oluşturması, kendi aralarında paylaşımların gerçekleşmesi, iletişim ve dönüt açısından oldukça kolaylıklar sağlamaktadır.

Sosyal ağ siteleri bahsedilen bu özelliklerin yanı sıra, harmanlanmış öğretim deneyimlerini zenginleştirmesi, öğrencilerin öğrenme sürecini desteklemesi, öğretmenin öğretim ve değerlendirme sürecine destek olması gibi özelliklerden dolayı kurumlara da yarar sağlamaktadır.

Kullanıcı dostu arayüzler ve gizlilik özellikleri, sosyal ağların kullanıcıların bilgisayar okuryazarı olsun ya da olmasın birçok kullanıcıya hitap etmesini sağlamaktadır. Günümüzde milyonlarca kullanıcı gerçek kimlikleri ile sosyal ağlar üzerinde çevrimiçi olarak yer almaktadır. Basit bir biçimde Facebook ortamında kişisel sayfaların güncellenmesi veya bir “tweet” bilgisinin gönderilmesi ile kullanıcılar kendi kişisel ağlarını ağdaki arkadaşları ile paylaşabilir, kendi ilgi alanlarının görülmesini sağlayabilir, kendi hayatlarında nelerin olup bittiğini paylaşabilir ve güncel olayları belirtebilirler.  Ayrıca, birkaç fare tıklaması ile birbirlerine video, resim veya istedikleri diğer içerikleri gönderebilirler.





2. Sosyal Yazılımlar

Sosyal yazılımlar genelde Web 2.0 ile benzer anlamda kullanılır; kullanıcılar arasında iletişimi ve işbirliğini destekler ve kolaylaştırır. Sosyal yazılımlar metin, ses ve görsel içerik gibi çokluortam ürünlerinin paylaşımı için kullanılan wiki, blog ve sosyal ağ gibi uygulamalar olarak bilinmektedir .

Sosyal ağ siteleri kullanıcılar arasındaki ilişkiye özel önem veren sosyal yazılımların bir alt grubu olarak da düşünülebilir. Çeşitli kaynaklara göre, facebook gibi sosyal ağlar gün geçtikçe dünyanın çeşitli ülkelerinde oldukça fazla dikkat çekmektedir. Sosyal ağlar, ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir, fakat dünya üzerindeki inanılmaz büyümesi aynıdır. Ayrıca Twitter, diğer web sitelerin trafiği için önemli bir kaynak haline gelirken,  bu trafiğin yarısı sosyal ağlar, blog, haber ve diğer eğlence siteleri gibi çevrimiçi medya sitelerine yönlenmektedir.

Amerika’da, 2009 yılında Facebook kullanıcı sayısı 42 milyondan 103 milyona çıkmıştır. Bu büyüme oranı %145’tir Uluslarası büyüme oranları incelendiğinde ilk sırayı 111.212.840 kullanıcı ile Amerika, ikinci sırada İngiltere, ücüncü sırada Endenozya ve dördüncü sırada 18.679.460 kullanıcısı ile Türkiye almaktadır.


Sıra
Ülke
Kullanıcı
Sayısı
2009
Kullanıcı
Sayısı
2010
12 aylık
büyüme %
24 aylık
büyüme %
1
Amerika
69,378,980
125,881,220
81.4%
352.6%
2
İngiltere
18,711,160
26,543,600
41.9%
137.6%
3
Endenozya
6,496,960
25,912,960
298.9%
12253.6%
4
Türkiye
12,382,320
22,552,540
82.1%
550.9%
5
Fransa
10,781,480
18,942,220
75.7%
669.7%
6
İtalya
10,218,400
16,647,260
62.9%
3289.8%
7
Kanada
11,961,020
15,497,900
29.6%
61.1%
…..
…..




14
Almanya
3,136,680
9,949,760
217.2%
1509.8%

Tablo 1 Ülkelere göre Facebook kullanıcıları

Toplam 19 farklı sosyal ağ sitesini (FacebookLinkedInMySpaceTwitterSlashdotRedditDigg,DeliciousStumbleUponFriendFeedLast.fmFriendsterLiveJournalHi5TaggedNingXanga,Classmates.comBebo) kullanan kullanıcıların yaşları incelendiğinde, kullanıcıların %15’inin 0-17 yaşları arasında, %9’unun 18-24 yaşları arasında, %18’inin ise 25-34 yaşları arasında olduğu görülmektedir. Bu bilgilere göre kullanıcıların yarısının genç yaştaki kullanıcılardan oluştuğu söylenebilir .

Türkiye’de ise Facebook kullanan kullanıcıların %10’u 13-15, %9’u 16-17, %34’ü 18-24, %30’u 25-34, %11 35-44, %4’ü 45-54, %1’i, 55-64 ve %1’i 65 ve üstü yaş aralığındadır

3. Facebook ve Eğitsel Kullanımları

Facebook, kullanıcılarının oluşturduğu ağlarda farklı izin seviyelerinde özel veya herkese açık yazılarla kullanıcıların birbiri ile bağlanmasını, gruplara katılmasını ve diğerleri ile kaynakların paylaşılmasını sağlayan çevrimiçi sosyal ağ yazılımıdır . Diğer çevrimiçi sosyal ağ sitelerine (Friendster, MySpace gibi) benzer bir biçimde, kullanıcılar kendilerini çevrimiçi bir profilde tanıtır, arkadaş edinir, diğerlerinin profillerine  veya sosyal içeriğe bilgi veya yorum yazabilir.   

350 milyondan fazla kullanıcısı olan facebook (http://www.Facebook.com/press/info.php?statistics)  dünyanın en büyük sosyal ağı olmasına rağmen, birçok kullanıcısı olan ve büyüyen sosyal ağlar da bulunmaktadır. Örneğin, MySpace özellikle müzik ve eğlenceye, Flickr, resim ve video paylaşımına, Twitter, 140 karakterlik mesaj yazmaya ve Ning insanların ilgilerini keşfetmesine ve açıklamasına odaklanmıştır.

Heather Rogers Haverback Towson üniversitesinde, “324 Okuma Yöntemleri Grubunun Bayanları” olarak oluşturduğu Facebook grubunu öğretmen adayları ile okuma dersinde buluşmak için kullanmıştır. Bu grup ödevlerin tartışıldığı, soruların sorulduğu, görüşlerin eleştirildiği, bilgilerin gönderildiği ve görüşlerin desteklendiği bir platform olarak işlev görmüştür. Ayrıca,  araştırmacı, öğrencilerin okumasını desteklemek için kitap klüplerinin kurulmasını, kitap tartışmalarının yapılmasını ve okumaların paylaşılması için sosyal ağların kullanımını önermiştir. 


Öğrencilerin Facebook ortamını okul temelli kitapları alıp vermek, klüpler, grup ödevleri, uygulamalar ve dersler için kullanıldığından bahsetmektedir. Öğrenciler diğer öğretmenleri kendilerine arkadaş olarak ekleyebilir, çalışma konularına ait gruplar oluşturarak veri toplayabilir ve tartışma başlatabilirler. Ayrıca araştırmacı tarih, edebiyat derslerinde,  kültürel rehberlerin hazırlanmasında ve programlama uygulamalarında da bu sosyal ağın kullanılabileceğinden bahsetmiştir.

Benzer şekilde  öğrenciler için konulara uygun resimlerin, mesajların, derslere ait ödevlerin, olayların ve uygulamaların Facebook sosyal ağında eğitim amaçlı kullanılacağı belirtilmiştir. Ayrıca, öğretmenler Facebook ortamında web sitelerine ait adresleri ve videoları gönderebilir, google belgeleri ile bağlantı oluşturarak öğrencilerin sunularını, ödevlerini ve diğer ürünleri paylaşılabilir.

Üniversite Facebook ağına önceden kayıt olmanın, sosyal ağlara sonradan kayıt olmayı nasıl etkilediği konusunda yaptıkları çalışmada, Facebook sosyal ağının üniversite hayatına öğrencilerin yerleşmesinde “sosyal birleştirici” olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Özetlemek gerekirse,  işbirlikli öğrenme, araştırma, sorgulama, tartışma becerileri,  eleştirel düşünme ve problem çözme becerilerini desteklemek için Facebook etkili bir şekilde materyalleri (video dosyaları, ses dosyaları, resimler, kelime işlemci, tablolama, sunu, veritabanı ve diğer türdeki belgeleri içeren web siteleri) paylaşmak,  gündelik olayları, haberleri, kişileri veya grupları takip etmek, tartışma ortamlarına dahil olmak için kullanılabilir.




4. Twitter ve Eğitsel Kullanımları

2006 yılında, bloglama yapmanın yeni bir biçimi olan mikrobloglama, Twitter iletişime yeni ve basit bir form geliştirerek ortaya çıkmıştır. Bu ortamda her bir iletişim metni en fazla 140 karakterden oluşabilmektedir.

Bu sosyal ağ mobil uygulamalar için önemli bir özellik olmasına rağmen, mikrobloglar web arayüzleri ve mobil telefonlardaki uygulamalar yardımı ile de oluşturulabilir.Yaptıkları çalışmada mikrobloglamayı insanların günlük etkinleri hakkında konuşmak, bilgi aramak veya paylaşmak için kullandıklarını belirtmişlerdir.

Mikroblog aracı olan Twitter çevrimiçi öğrenme süreçlerinde ve geleneksel çevrimiçi sınıf ortamlarında mobil teknolojiler ile kullanılabilir. Twitter ortamında eğitim süreçlerinde, ders içeriği veya tarihleri ile ilgili değişikliği bildirme, bir makalenin veya bölümün özetini paylaşma, web adreslerini yayınlama, belirlenen bir kişiyi takip ederek olayları izleme ve rapor hazırlama, tarihten ünlü bir kişinin belirlenip onun adına bir hesap açılıp bu hesabın yönetilmesi, tüm takip edenlerin tartışmalarını tutma, hikâye oluşturma gibi farklı işbirlikli etkinlikleri düzenleme, dil öğrenimi ve çeviri becerilerini geliştirme, diğer sosyal ağlar ile bağlantı kurma ve son olarak öğrencilerin takipçilerini genişleterek onlarla periyodik tartışmalar gerçekleştirme amacıyla bilgi paylaşımında kullanılabilir
New York’ta bir öğretmen ise İngilizce sınıfı için Twitter kullanımını önermiştir .140 karakter dahilinde Twitter ortamı, kitap önerilerini paylaşmak, güncel çalışma konularında sorular yöneltmek,   alandaki önemli kişileri ve uzmanları takip etmek, CNN kanalındaki güncel olayları izlemek, diğer haber alanlarını takip etmek ve diğer sınıflarla Twitter üzerinden tartışmak amacı ile kullanılabilir.


Özetlemek gerekirse, eğitim ortamlarında Twitter etkili bir şekilde güncel olayları, haberleri öğrenmek, web site adreslerini paylaşmak, düşünceleri paylaşmak,  bir olay veya kişiyi talip etmek, dil öğrenmek, diğerleri ile tartışmak ve işbirliği sağlamak amacıyla eğitim süreçlerinde kullanılabilir.


5. Flickr ve Eğitsel Kullanımları

Flickr sadece dijital fotoğraf paylaşım aracı değil aynı zamanda çevrimiçi fotoğraf yönetim ve 8 milyon kullanıcı ile paylaşım aracıdır. Flickr sosyal ağına mobil araçlar ile fotoğraf yüklenebilir ve eğer paylaşım seçenekleri açık olursa bu fotoğraflar otomatik olarak gönderilebilir veya birkaç fare tıklaması ile Twitter, Facebook, Blogger ve diğer sosyal ağlara gönderilebilir.

Flickr sitesine fotoğraf yükleyerek, kullanıcılar resimler üzerinde ortak kullanım lisansı oluşturabilir veya “tüm hakları saklıdır” biçimde etiketlendirebilir. Lisanslama seçeneği Creative Commons 2.0 ve içerik kontrol lisansını içermektedir. Flickr kullanıcıları birçok fotoğrafa bu lisans seçenekleri altında erişebilir ve kullanabilir. Flickr kullanarak etiketleri, açıklamaları değiştirmek, gruplama yapmak, dünya haritası üzerine resimleri yerleştirmek ve fotoğrafları çevrimiçi fotoğraf düzenleme araçları ile düzenlemek olanaklıdır.




Flickr içerisindeki gruplar yardımı ile Flickr uygulaması yaratıcı bir biçimde öğrenme aracı olarak etkili bir şekilde kullanılabilir.Eğitim ortamlarında Flickr öğrenciler ve öğretmenler için çeşitli biçimde kullanılabilir.
Flickr kullanıcıları uçsuz bucaksız bir şekilde büyüyen fotoğraf arşivinde arama yapabilir, etiketleri veya anahtar kelimeleri kullanabilir. Flickr dijital okuryazarlık, görsel sanatlar ve dil becerileri gibi birçok becerinin kazandırılmasında yardımcı olmaktadır. Sanal müze turunun oluşturulması, kelimelerin öğretilmesi, dijital fotoğraf makinasının kullanımının öğretilmesi, dijital öykü oluşturma ve boyamalar ile ilgili beyin fırtınasının yapılması, örnek sınıf içi veya dışı etkinliklerden bazılarıdır.  

Flickr ortamına aktarılan fotoğraflar çevrimiçi düzenlenebilir, paylaşılabilir veya slayt gösterisi oluşturmak için bir araya getirilebilir. Animoto, BigHugeLabs ve PhotoPeach programlar sayesinde video görüntüleri oluşturulabilir.

Flickr ortamındaki etiketleme özelliği sayesinde, “Google Earth” ile bu uygulama kullanılabilir. Ayrıca, görsel tartışmaların oluşturulması, bir şiirin görselleştirilmesi, okuldaki olayların görselleştirilmesi ve e-portfolyolarn oluşturulması amacı ile de kullanılabilir. 

Özetlemek gerekirse, Flickr etkili bir şekilde görsel sunuların, koleksiyonların ve videoların hazırlanmasında, tüm konu alanlarında tartışma, beyin fırtınası amaçlı olan tüm etkinliklerde, öğrenme için görsellerin oluşturulmasında, öğrenme ve değerlendirme amaçlı e-portfolyo oluşturulmasında etkili bir biçimde kullanılabilir.

6. Sonuç ve Tartışma

Bu kadar ilgi çeken sosyal ağlar günümüz toplumunu etkilemekte ve bazı alışkanlıklarını değiştirmektedir ve değiştirmeye de devam edecektir. Birçok alanın yanı sıra, soysal ağ teknolojileri eğitim için de birçok olanağı içerisinde barındırmaktadır. Sosyal ağların birçok özelliği ve olanaklarının olması öğretmenlerin eğitim öğretim süreçlerini aktif, yaratıcı, işbirlikli öğrenme ile desteklemelerine, öğrenci-öğrenci, öğrenci-içerik ve öğretmen-öğrenci etkileşimi arttırmada, öğrencilerin araştırma, sorgulama ve problem çözme becerilerini kullanmaları ve geliştirmeleri konusunda destek olmaktadır.

Sosyal ağların mevcut öğrenme ve içerik yönetim sistemlerinde (ÖİYS) yapısal değişikliklere neden olması dikkat çekicidir. Özellikle ÖİYS’lerin sosyal ağları kendi sistemlerine entegre etmeleri mi, yoksa mevcut sosyal ağların içine kendilerinin entegre olmaları mı sorusuna cevap aranmaktadır. Bu bağlamda yapılacak araştırma ve çalışmalar ÖİYS’lerin geleceği hakkında belirleyicirol üstlenecektir.


Son olarak, bu gibi uygulamalar sayesinde insanlar arasındaki küresel bağlantıda yeni bir dönem başlamıştır. Bu sosyal ağların kullanımları ve dijital okuryazarlık sayesinde düşünceler ve yenilikler, dünya üzerinde eskiden olmadığı kadar hızlı bir biçimde yayılmaktadır.